Merhabalar gençler. 2015 Yılında yazdığımda bir kaç yazıyı buldum tesadüfen. Tekrar Paylaşmak istedim.
Anlam veremiyorum ama içimde bir yazma isteği var. Durup düşününce ise susma. Karşı koyamıyorum içimdeki isteğe yazmaya devam ediyorum durduramıyorum kendimi kaçamıyorum bazı şeylerden kaçıp çoook uzaklara gitmek istiyorum ama başaramıyorum işte. Geride bırakıp gidemiyorum bir çok şeyi. Adi ne ki bu duygunun aşk mı? korku mu? bağlılık mi? Yoksa yalnızca bir hiç mi? Sahi hiç demişken hiç hiçiniz hiç oldu mu? Hiç nedir bu arada bileniniz var mı?
Bence bi okumak lazım hiçe dair. Durmadan bıkmadan usanmadan okumak. Okumak demişken neyi okumak? Kimin doğrusunu kimin yanlışını okumak? Doğrular doğrumu yada yanlışlar yanlış? Bu arada durmaktan hiç korktunuz mu? Durduğunuzda olacaklardan? Yada durmadığınız da olacaklardan? Korku yok mu var mi? Korku varlık ise başlı başına bir bir gölge mi? Geleceğe çekilmiş basit bir set mi ? Yoksa gerçekliğin ta kendisi mi? Her korku bir vazgeçişe neden olur mu? Yada vazgeçişler vazgeçmeyi sağlar mi?
Bazı şeyler bir eyvallahla sineye çekilebilir mi? Hadi çektin diyelim sinene.. Nasıl taşıyacaksın o yükü omuzlarında? Omuzdaki yük demişken bunun ölçüsü var mı ki? Kimin ki ne kadar çok? Benim ki hepinizin ki döver mi acaba? Dövse ne olacak ki? Dövsün istemem zaten, sevsin isterim hep sevsin azda olsa sevsin? Unutmalı mı sizce yoksa hep hatırlamalı mı? Hatırlamak çok zor unutsa daha iyi sanki onu asla unutamayacak olanı?
Yada gelse? çıksa çok uzaklardan gelse. Önce kokusu sonra sesi sonra nefesi sonra gözleri sonra kalbi sonra umutları daha sonra hayalleri dahada sonra yarınları gelse? Yada gelmese bir kez daha son kez birakip gitse? Bir kez gitti. Sonra bir daha gitti, bir daha bir daha… Geldi mi acaba bir aralar? Geldi sanki? Gelmemiste olabilir ama? Yok yok kesin geldi bi ara. Kendi gelmese de hayalleri gelmiştir gözyaşları belkide? Belkide umutları kim bilir belkide kendisi de gelmiştir.
Ne çok belki var değil mi son cümlelerde? Her şeyi belki olan insandan ne beklenebilir ki? Belki yarınları yok? Belki yükü herkesten ağır? Yada yükü hiç yokta kendi kendine yük ediyor bazı şeyleri, kalmayı seçerek belkide en çok severek? Belki yarın yok yada belki yarın hiç olmadı? Yarınlar gelecek mi gelse ne getirecek peki? Sen tek şeyden haber ver o gelecek mi? Gelecekse ne zaman? Yada gidecek mi? Peki gidişte dönüş var mi? Ya dönüşte bir daha gidiş?
Vazgeçmek kaybetmek midir? Yalnızca vazgeçtiğinde mi kaybeder insan sevdiklerini? Yada kayıp sanılanlar birer kazanç midir? Kazançsa nereden bileceksin kayıpsa nereden? Bak bide bilmek çıktı şimdi. Bilmiyorum diyen??? Aaaa ses yok. Ne çok şey biliyoruz öyle? Karşımızdakinin neler hissettiğini nasılda biliyoruz? Neler çektiğini? Dışarıdan bakıp buradaki en dertsiz adam bu diyebiliyor insanlar birini gördüklerinde… Sonra yalnızca ufacık bi kısımını duyuyor yaşadıklarının hissettiklerinin 1000 de 1 ini bile hissetmiyor Sağlıklısın ya ona şükret diyor? ,Şükür binlerce kez şükür bu günümüze şükür…
Peki sağlık istenilince mi veriyor? Yada elden gidince mi anlaşılıyor değeri? Ağrılar ya yoksalar ya hiç olmadıysalar? Ağrı kesiciler ağrıyan yeri bulup tedavi etmez oraya nüfus etmezler. Giderler beyindeki ağrı merkezine hop dur bakalım canın yanıyor sen bu ağrıyı hissedemeyecek kadar kaldır şu ağrı eşiğini derler. Ya kendimizi kandırıyorsak elimizdekiyle? Elimizdeki? Sahi var mi elimizde bir şey? Yokluk mu varlık mi daha güzel? Yoksa en güzeli yok olmak mı? Yok olmak kolay sanki ne dersiniz? Belkide en zoru nereden bilebilirsiniz?
Gelin hadi gözlerimizi kapatıp yokluğu hayal edelim. Bende deneyeyim bakalım yalnızca 10 saniye. Denedim yokluğu benim yokluğum çok güzel olacak sanki toz pembe gibi birazda grimsi biraz karanlık sanki ya? Karanlıklar aydınlanır mı bir gün? Yada alışır mı gözlerin karanlığa alıştığı gibi, bu gönülde karanlığa? Karanlığa alışmasın inşallah gönülleriniz .Karanlığa alışınca gönül herşey giriyle siyah oluyor sanki. Siyahtan giriye mi olacak karanlığın gidişi yoksa siyahtan simsiyaha mı?
Simsiyah ölüm mü acaba? Ölüm güzel mi ki? Yada yaşamak güzel mi her şeye rağmen? Siz hiç öldünüz mu yaşarken? Ölmeyin ne yaparsanız yapın yaşarken ölmeyin asla denemeyin. Sanırım hakiki ölümden daha ağır bir şey bu yaşarken ölme mevzusu. Çok can yakıyor sanki. Can yandı yandı alıştı.. oluyor bi sure sonra? Tünelin ucunda ışıklar görünüp görünüp kayboluyor bir anda… Işık demişken her şeyin çözümü ışıkta mı acaba? Nurani bir ışıkta mı çözüm? Galiba öyle hakta galiba tüm çareler? Gerçek sevgilide gerçek muhabbette gerçek aşkta tek gerçeklikte. Hiç olabilmekte saklı belkide hiçlik makamına ulaşabilmekte. Bir gün hiç olabilir miyiz acaba? Bunları yazarken ne kadar çaba sarf ediyorum ki hiçlik makamına ulaşabilmek için? Zor mu geliyor acaba bu? Zorsa neden zor?
Allah dert verip derman aratmasın kimseciklere. Helede dermansız dert verip dermanını bul demesin kimselere. En çokta derman en kolayında iken dermansızlığı çaresizliği seçmek zorunda olacağı dert vermesin. Zorunluluk dediğime bakmayın siz zorunluluğu olmayıp da yine derdi çaresizliği çekenlerde var çeken bilir ancak..
Sahi ne oldu gerçek sevgilere neredeler onlar? Vazgeçenler sevdiklerini mi sanıyorlar? Vazgeçmek zorunda kalıp ölümü hissedenler? Sonra umut sonra tekrar ölüm… Gerçekten sevenler her şeye rağmen vazgeçmeyenler.. Hatalar yapıp yinede sevenler. Gidişlerin ardında kolaylık olsa da, gidişleri can yaksa da kırsa da dökse de çok acıtsa da ölümü dahi tattırsa da yokluğu sevenler yalnızlığı sevenler. Sahi benim yalnızlığımın adi sensizlik gülsüzlük prensessizlik peki ya sizlerin ki? Sizin yalnızlığınızın adı ne korku mu? Öfke mi? Sinir mi? Daha az severim korkusu mu? Bir gün biter mi yoksa? Ya hiç bitmezse mi yoksa kaygınız? Yada imkansızlıklar mı korkular? Neye gire imkansız ki? Bana mı? Benim imkansızım çok birde senin imkansızım olmana asla izin vermem.
Yazmak istiyorum hiç durmadan yazmak.. Bir yandan da hiç yazmamak konuşmamak kaçmak. Neden kaçılmaz ki zorluktan? Kaçılamıyormuş bazen.. İstemiyormuşsun kaçmayı.. Korkmuyormuşsun aslında. Ödün kopuyormuş her gün bu korku seni öldürüyormuş ama korkmuyormuşsun yinede. Çünkü seviyormuşsun gerçekten içten nefsaniyetten uzak. Benden çok o olmuşsun. Yalnızca o. Dünya oymuş. Dünya ondaymış. Umutlar onda hayaller onda rüyalar onda en çokta dualar ondaymış.
Dünya dünya yalan dünya beni benden alan dünya… Kiminin geleceği mali mülkü arabası alır dünyasını elinden yada daha iyi arabası daha çok malı daha çok mülkü bitmek bilmeyen istekleri.. Kiminin de geçmişi alır dünyasını elinden. Hiçliği yokluğu. Dağların arasında dört duvarın içinde kalışı. Belkide en zoru yapayalnız kalışı ha ne dersiniz? Hiç bir şey söylemeyin anlamaya çalışmayın beni? İnsan çektiği acıların hissedilmesini ister mi hiç? Ne kadar acıttığını bile bile. Gidene sevdiğine der mi hiç bana çektirdiğinin bin katını çek diye? Olur da her şeye rağmen tüm çabalara rağmen gelmiyorsa sevilen derki öbür dünyada seni ne kadar sevdiğimi hisset senin için göğüs gerdiğim her şey sende canlansın ve yalnızca benim neler hissettiğimi hisset. Dese de öfkesindendir be dostlarım kızgınlığından. Durup düşünür seven adam hatalarını anlar. Bir anlamı olmasa da karşısındaki için saatlerce günlerce haftalarca aylarca anlar… Anlar anlarda bir türlü anlatamaz ki sonra anlayamadığım bir şey mi kaldı der anlamaya çalışır. Hiçlikte büyür yoklukta boşlukta? Büyür mü yoklukta sevda? Büyürmüş işte. Gel denilince neden gidilmez sahi? Ya gidilseydi gel denince? Ya ya ya. Hep ya geçmiş keşke ve yalardan ibaret. Dünya bir olasılık hane bu olasılık hanenin adı kader önceden belli. Kaderde olan mıdır gönülde ki yoksa kaderde yokluk mu vardır yada yalnızlık… Selam ve dua ile esen kalın hep mutlu olun musmutlu olun asla pişman olmayın yaşadıklarımın başkalarının yaşadığı acıların hiç birini yaşamayın. Hep gülün olur mu? Gülünki belki sizi gülerken görür de seven adam, oda gülümser belki yıllar sonra ilk kez gerçekten o zaman gülümser? Ne dersiniz dostlar gülümser mi yoksa ölür mu tekrar?